![](https://static.wixstatic.com/media/ed2d82_ae4c0dbba2ad4d8f8793a7dbe102638a~mv2.jpg/v1/fill/w_225,h_225,al_c,q_80,enc_auto/ed2d82_ae4c0dbba2ad4d8f8793a7dbe102638a~mv2.jpg)
Ayna tedavisini kullanma fikri ilk defa 1995’te Ramachandran ve arkadaşları tarafından ortaya atılmıştır ve görsel feedback sağlaması amacıyla ampütasyon sonrası fantom ağrısının tedavisinde kullanılmıştır. Bazı hastalar ağrı ve spazmlarının azaldığını, bazıları da bloke olan fantom (Hayalet) uzuvlarını hareket ettirebildiklerini ifade etmişlerdir. Ramachandran ve Hirstein; beynin organizasyon yapısının önceden düşünüldüğünden çok daha büyük ve çarpraz-modüler etkileşim içinde olan dinamik bir yapı olduğundan yola çıkarak bazı nörolojik problemlerde de kullanılabileceğini ileri sürmüşlerdir.
Ayna terapisinin, ayna nöron sistemi üzerinden etkili olabileceği düşünülmektedir. Ayna nöronlar, hem belli bir hareket aktif yapılır iken hem de başka birinin yaptığı benzer bir hareket pasif olarak gözlemlendiğinde deşarj olan bimodal vizüomotor nöronlardır. Nörogörüntüleme yöntemleriyle yapılan çalışmalarda, birtakım hareketlerin ayna nöron sistemini aktive ettiği gösterilmiştir. Mevcut bilgiler, bu sistemin yüksek bilişsel fonksiyonlarda önemli rolleri bulunduğunu göstermektedir. Sale ve Mattingley, aktiviteden önceki gözlemin insan motor korteksindeki nöroplastisiteyi indüklemede önemli olduğunu vurgulamışlardır.
Ayna nöronların insanda var olma nedeni düşünüldüğünde iki muhtemel yanıt akla gelmektedir.
1. Gözlenen/işitilen hareketin algılanması,
2. Hareketin taklit edilmesidir.
Araştırmacılar, algılama ve taklit yeteneğini içeren iki farklı ayna sistemi olabileceğini söylemişlerdir. Ayna nöronlar hareket hem yapılırken hem de izlenirken ateşlenirler. Yani algılanan harekete karşı beynimizde sinirsel bir refleks oluşur. Bu fonksiyon hareketin algı ve üretiminin iki farklı bilişsel süreç olmayıp aksine bir bütünün ayrılmaz parçaları olduklarının da en önemli göstergesidir. Bir görüşe göre ayna nöronlar doğumda vardır, ancak çevresel faktörlerle şekillenmektedir. Buna karşın, deneyim bağımlı sistem algılama-aksiyon ikilisine hizmet etmektedir. Bu son sistemin gelişimi kritik olarak bireyin kendi hareketlerini gözlemesine bağımlıdır.
AYNA TERAPİSİ UYGULAMASI
Ayna terapisi, vücudunun bir kısmının aynadaki yansımasını diğer yarısını tamamlayacak şekilde kullanılmasıyla yapılır. İnmeden sonra, felçli uzvun fonksiyonel iyileşmesini geliştirmek için kullanılabilir. Hemiplejik uzuv aynanın arkasında kalır, sağlam uzuv ise aynanın önünde hastanın görebileceği bir yansıma oluşturur. Hastadan istenen görevi sağlam eliyle yaparken aynadan gözüyle takip etmesi istenir. Bu teknik özellikle inmeli bireylerin el fonksiyonları için kullanıldığında çok etkili sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.
![](https://static.wixstatic.com/media/ed2d82_77d889f530be472b95f2151b2cd27eb7~mv2.jpg/v1/fill/w_300,h_168,al_c,q_80,enc_auto/ed2d82_77d889f530be472b95f2151b2cd27eb7~mv2.jpg)
Sonuç olarak hasta sağlam uzvunun yansımasını felçli uzvunun yerinde görür.
Hasarlı ekstremiteye (uzva) kortikal ve spinal motor uyarılar göndererek yani beyinde bir nevi illüzyon etkisi yaratarak duyusal ve motor geri bildirimler almayı hedefler. Ayna tedavisiyle felçli tarafın uzaysal eşleşmesi artar. Ayrıca bu tedavi sadece motor aktivitede artış sağlamakla kalmaz, duyusal aktivite üzerinde de etkilidir. Etkilenmemiş taraf hareketlerinin aynadaki yansımasının izlenmesiyle bazı nöronlar deşarj olur ve bu sayede karşı taraf motor korteks de uyarılır. Motor korteksin uyarılması da fonksiyonel iyileşmeyi kolaylaştırmak için kortikal reorganizasyon uyarılır.Ümit vaat eden bir tedavi tekniğidir. Ayna terapisinin özellikle üst ekstremite distal kısmının motor fonksiyon gelişiminde faydalı olduğu bildirilmiştir.
Bu tekniğin kullanıldığı diğer hastalıklar nelerdir?
*Ayna terapisi fantom(hayalet) ağrısı,
* Kompleks bölgesel ağrı sendromu,
* İhmal (neglect) sendromu,
* Tendon yaralanmaları,
*Periferik sinir yaralanmaları sonrası oluşan duyu ve motor kayıplar,
* Koordinasyon bozuklukları,
* Serebral palsy,
* Spinal kord hasarı sonrası nöropatik ağrı,
* Bel ağrısı
* Kronik ağrı gibi birçok hastalıkta kullanılabilmektedir.
Ağrılı uzvun hareketinde; hastada ağrılı uzvun sağlıklı bir şekilde hareket ettiğine dair bir ilüzyon yaratarak hareket ettirme korkusunu yenmek için kullanılır. Hareket boyunca duyusal girdiler ve hareket ettirme isteği santral sinir sisteminde karşılaştırılır ve motor cevapların birbiriyle uyumlu olmasını sağlar. Böylece aynanın arkasındaki uzuvda da hareket açığa çıkar.
Bu tedavi amputelere sağlam bir uzva sahip olma ilüzyonu yaşatır. İnflamasyonlu, kızarık ya da şiş eklemlerde, sağlıklı görünen uzuv ilüzyonu yaratır. Hastalar çoğu zaman ağrılı uzvu hareket ettirmekten kaçınır. Ayna terapisi ise ağrılı uzvun olması gereken yerde hareket edebilen ağrısız bir uzuv görüntüsü sağlar ve bu ilüzyon hastanın ağrısız hareketi başlatmasına yardımcı olur. Ayna terapisi tek başına ya da kompleks bölgesel ağrı sendromu ve mekanik bel ağrısı için olduğu gibi diğer ağrı kesici tekniklerle kullanılmaktadır.
Ayna Terapisi nasıl yapılır?
Ayna görüntüyü net verecek şekilde olmalıdır.
Ayna terapisi her zaman sessiz bir ortamda yapılmalıdır.
Takı ve aksesuarların çıkarılması tavsiye edilir.
Ayna hastanın tedavi edilecek uzvu görmesine izin vermeyecek boyutlarda olmalıdır.
Hasta rahat ettiği bir pozisyonda oturtulur. Tedavi edilecek vücut bölümü ile sağlam uzuv arasına ayna yerleştirilir.
Tedavi edilecek ve sağlam uzuv tamamen aynı pozisyonda olmalı
Tedavi, adaptasyon süreciyle başlar. Hasta hareket ettirmediği sağlam uzvunun yansımasına bakar. Vücudunun sahip olduğu bölümlerini kavramaya çalışır. Hasta yansımayı kendi vücudunun bir parçası gibi hissetmelidir. Diğer bir seçenekse hasta aynayı izlerken bilateral (iki taraftada) hareketler gözlemlemesi için pasif kinestetik / işitsel uyarılar verilir.
Hasta felçli uzvunu hareket ettirebilmesi için fizyoterapist tarafından cesaretlendirilir.
Somutlaştırmakta zorlanan hastalara felçli uzvunun hareket ettiğini hayal etmesi söylenebilir.
Terapi sırasında hastanın hemiplejik uzvunu görmesi ayna ile engellenir.
Felçli vücut kısmında hareketin açığa çıkabilmesi için hastanın mutlaka aynayı gözleriyle takip etmesi istenir. Hasta göz temasını kestiğinde hareket ortaya çıkmadığı gözlemlenir.
Yapılan egzersizler fonksiyonel aktiviteleri içermelidir. Sağlam uzuvda yapılan fonksiyonel aktivitelerin (top tutma, şişe tutma, kalem tutma-bırakma, avuç içini yukarı aşağı döndürme hareketleri) felçli tarafta daha çok hareket ortaya çıkarttığı gözlemlenmiştir.
Ayna terapisi tek başına hastaların rutinlerinin bir parçası olmalı ve sık sık tekrar edilmelidir.
Baş dönmesi, ağrı veya kafa karışıklığı gibi durumlarda tedaviye ara verilmelidir.
Ayna tedavisinin kol fonksiyonlarının iyileştirilmesindeki etkinliğinin araştırıldığı çalışmalarda; eklem hareket açıklığı, hareketin hız ve doğruluğunda iyileşmeler; kavrama gücü, kronik inmeli hastalarda motor iyileşmede gelişmeler olduğu görülmüştür. Bu nedenle ayna tedavisi geleneksel tedavi yöntemleri ile kombine edildiğinde fonksiyonel iyileşmeye katkı sağlanabilir.
REFERANSLAR:
1.Ramachandran VS, Rogers-Ramachandran D. Synaesthesia in phantom limbs induced with mirrors. Proc Biol Sci 1996;263(1369): 377-86. 2
. McCabe CS, Haigh RC, Ring EF, Halligan PW, Wall PD, Blake DR. A controlled pilot study of the utility of mirror visual feedback in the treatment of complex regional pain syndrome (type 1). Rheumatology (Oxford) 2003;42(1):97-101.
3. Rosén B, Lundborg G. Training with a mirror in rehabilitation of the hand. Scand J Plast Reconstr Surg Hand Surg 2005;39(2):104-8.
4.Yavuzer G, Selles R, Sezer N, Sütbeyaz S, Bussmann JB, Köseoğlu F, et al. Mirror therapy improves hand function in subacute stroke: a randomized controlled trial. Arch Phys Med Rehabil 2008;89(3):393-8.
5. Dohle C, Püllen J, Nakaten A, Küst J, Rietz C, Karbe H. Mirror therapy promotes recovery from severe hemiparesis: a randomized controlled trial. Neurorehabil Neural Repair 2009;23(3):209-17
6.Wittkopf, P. G., & Johnson, M. I. (2017). Mirror therapy: A potential intervention for pain management. Revista da Associação Médica Brasileira, 63(11), 1000-1005.
Commentaires